sanal kumar, bahis, şans, talih oyunları ceza davaları

Çocukların kumar oynaması için yer ve imkan sağlanması halinde, verilecek ceza bir katı oranında artırılır. Bu suçtan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. Ceza Kanununun uygulanmasında kumar, kazanç amacıyla icra edilen ve kar ve zararın talihe bağlı olduğu oyunlardır.Kumar oynatma suçu için görevli mahkeme sulh ceza mahkemeleri kapatıldığından asliye ceza mahkemesidir. Yukarıda ifade ettiğimiz üzere kanunlarda özel bir düzenleme bulunmadığı müddetçe idari para cezaları hakkında Kabahatler Kanunu’nda yer alan düzenlemeler uygulanacaktır. Bu açıdan idari para cezalarına karşı genel itiraz süresi de Kabahatler Kanunu’nda düzenlenmiştir. İlgili kanuni düzenlemelere göre idarî yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç on beş gün içinde, Sulh Ceza Hakimliği’ne başvurulabilir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idarî para cezası kararı kesinleşecektir.

  • Ancak, Bakanlık sürenin yetersiz olması halinde bu süreyi uzatabilir.
  • Yönetim Kurulu tarafından dosyanın gönderildiği tarihten itibaren disiplin soruşturması yapılan Cemiyet Üyesi hakkında Onur Kurulu tarafından 60 gün içinde karar verilmelidir.
  • Her üç maddenin ikinci fıkrasında belirtilen özel sınırlama sebeplerinden millî güvenlik kavramından hareketle yükümlü askerlerin özel hayatın gizliliği, konut dokunulmazlığı ve haberleşme hürriyeti alanlarını sınırlanabileceği düşünülebilir ise de, bu sınırlama hem geçici, hem de dolaylıdır.
  • Katıksız hapis cezası niteliği itibariyle insan onuruna bağdaşmayan eziyet verici bir cezadır.

Maddesi, ailesi fertlerinden birisinin ağır hastalığı veya ölümü, kaza, doğum, yangın gibi beklenmeyen felaketleri mazeret (özür) saymışsa da, bunların dışında failin kıtasına zamanında katılmasını engelleyen durumlar da özür sayılabilmektedir[126]. Maddesinde, kısa süreli kaçma suçunun “görevli iken”[123] işlenmiş olması, silah, mühimmat, donatım veya bir askeri taşıma aracının birlikte götürülmüş olması[124] veya mükerrer olarak işlenmiş olması halleri cezayı ağırlaştırıcı bir neden olarak kabul edilmiştir. “Hizmete ait işlerde amirin sorusuna karşı bilerek doğru söylemeyenler bu fiillerinden hizmet aksamamış ise 1 aya kadar oda veya göz hapsi ile cezalandırılırlar” (477 SK m.49). Acaba, hizmetle ilgili emirler, kanunlara ve diğer hukuk kurallarına aykırı biçimde verilirse, ast yine bu emri yerine getirme mecburiyetinden kurtulur mu? Maddesine göre, “Emirlerin hizmete müteallik olması ve kanun ve nizamları ihlal etmemesi şarttır. Maddesinin (b) fıkrası kapsamına giren haller haricinde ast aldığı emri kanun ve nizama uygun bulmasa bile emri yapar ve ondan sonra şikâyet eder”[105]. Disiplin kabahatleri askeri mahkemelerce cezalandırılabildiği halde, disiplin tecavüzlerine askeri veya disiplin mah­kemesince ceza verilemez[92]. Mahkeme böyle bir durumla karşılaştığında gereken cezanın verilebilmesi için evrakı disiplin amirine gönderir (AsCK m.179). Buna karşılık bir disiplin tecavüzü söz konusu olduğunda disiplin amiri ceza ve­rip vermemek hususunda da serbesttir (AsCK m.163/2).

Bunun cevabı, yasal düzenlemelerin belli bir idari işlem için öngördüğü hukuki rejim yerine, yöntem saptırması teşkil etsin etmesin, kanunen caiz olmayan başka bir usule başvurmanın başlı başına bir hukuka aykırılık oluşturacağı olmak gerektir. Esasen idare başvurması yasak olan bir yolla, işlemi yasal olmayan bir sürece tâbi kılmakta; böylece bir bakıma kılık değiştirmiş cezaî işlem yapma yasağı ihlalinden dolayı işlemi bütünü itibariyle ve baştan sakatlanmaktadır. Zira, kanunun öngördüğünden ayrı ve denetime kapalı bir hukukî zemine oturtmakla işleme farklı bir mahiyet kazandırmaya imkan yoktur. AYİM’nin ilk özelliği taşıyan bu kararından sonra, YAŞ kararlarını “yokluk teorisi” ile sınırlı olarak denetlemiş ve disiplinsizlik ve ahlaki durumları sebebiyle ayırma işlemi uygulanan personel hakkındaki YAŞ kararlarının yok hükmünde olduğuna karar vermiş ve bu astsubayların sağlık nedeniyle emekli edilmelerini sağlamıştır[708]. AYİM istikrarlı bir şekilde YAŞ kararlarının yargı denetimine kapalı olduğunu ancak yok hükmünde olup olmadıkları açışından denetime tabi tutulabileceğini kararlarında belirtmektedir[709]. AYİM’in  kararları  (dairelerin  ve  daireler  kurulunun)  kescasinomhub casinom-hub.com  ve  kesin  hükmün  bütün  sonuçlarını  doğurur. Bu  kararlar  aleyhine  ancak  kararın  düzeltilmesi (m.66)  ve  yargılamanın  iadesi (m.64-65)  yollarına  başvurulabilir(m.63/1). Yargılamanın iadesi ve kararın düzeltilmesi istekleri, esas kararı vermiş olan Dairede veya Daireler Kurulunda karara bağlanır(m.67/1). Genel  idari  yargıda  olduğu  gibi  AYİM’in  yargı  yetkisi de idari  işlem  ve  eylemlerin  hukuka  uygunluğunun  denetimi  ile  sınırlıdır;  yerindelik  denetimi  yapılamaz. AYİM  tarafından  idari  işlem  ve  eylem  niteliğinde  veya  idarenin  takdir  yetkisini  kaldıracak  biçimde  yargı  kararı  verilmesi  mümkün  değildir(m.21/2).

Maddesinde düzenlenen yargı bağışıklığından dolayı inceleme kabiliyeti bulunmayan disiplin cezalarına karşı iptal ve tam yargı davası açılamayacağı hususu tartışılmaz. Maddesinde Cumhuriyetin niteliklerinden olduğu kabul edilen “Hukuk Devleti” ilkesinin en başta gelen teminatının bağımsız yargı denetimi olduğu aşikardır. Devletin yaptığı düzenlemelerle haksız bir edinim sağlaması ve kişilerin haksızlığa uğratması kabul edilemez…”[805] ve “ …Hukuk devletinin başlıca amacı, kamu gücü karşısında kişinin hak ve özgürlüklerini korumaktır. … Hukuk devletinde yönetimin tüm eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğu zorunludur. Bu nedenle hukuk devletinin vazgeçilmez koşullarından birisi, idarenin yargısal denetimidir. Yönetsel işlemlerin hukuka uygunluğunun denetiminde iptal davası yolu asıldır. İptal davaları kişilerin kendi yararlarına sonuç almalarını amaçlamakla birlikte genelde hukuka uygunluğu sağlayarak kamu yararını gerçekleştirir…”[806] şeklindeki yorumlarıyla, yargı güvencesinin Hukuk Devleti ilkesinin en önemli unsuru olduğu vurgulanmaktadır. Hukuk düzenimiz bakımından, bu güvence Anayasanın 125 nci maddesinde ifadesini bulmaktadır.

Mahkeme Gallo kararında[589], disiplin cezasına bağlı olarak ilgilinin maaşında azalma olmasına rağmen, yargıdan istenen hususun disiplin cezasının denetlenmesi olduğunu, bu durumunsa memurun kariyerine ilişkin olduğunu belirterek, disiplin cezalarının “medeni hak ve yükümlülüklerden kaynaklanan dava” kavramı dışında olduğuna karar vermiştir. Yukarıdaki sözleşme hükmü ve açıklamalar çerçevesinde, oda hapsi disiplin cezasının sözleşmenin 5. Fıkrasında belirtilen hallerden hiçbirine uymadığı dolayısıyla ortada bir iç hukuk – Sözleşme çatışması bulunduğu sonucuna varılmaktadır. Maddesinde işkencenin tanımı yapılmadığı gibi, diğer Avrupa Sözleşmelerinde de bu tür bir tanım yapılmamıştır. AİHM de doğrudan işkence terimini tanımlamamış, bunun yerine somut olaylardaki fiillerin işkence olup  olmadığı üzerinde durmuştur.[507] Buna karşın Mahkeme bu konudaki uluslar arası sözleşmelere veya metinlere de atıf yapmış ve bu tanımları kabul ettiğini açıklamıştır. Bu yalnızca yasal müeyyidelerin uygulanmasından doğan, tabiatında olan veya arızi olarak husule gelen acı ve ıstırabı içermez”[508]. Maddesine göre “Herkesin yaşama hakkı yasayla korunmuştur. Yasanın ölüm cezasıyla cezalandırdığı bir suçtan dolayı hakkında mahkemece hükmedilen bir cezanın yerine getirilmesi dışında, hiç kimse kasten öldürülemez”. Sözleşme mahkemece verilmiş ölüm cezasının infazını yaşama hakkının ihlali olarak görmemektedir.

Maddesine göre suç sayılmış ve bu şekilde ceza verenlerin beş seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı düzenlenmiştir. Maddesi disiplin amiri tarafından, disiplin suç ve tecavüzleri nedeniyle verilen disiplin cezalarına kapatmış ise de, bir başka kanunla, AsCK’nun 111. Bu düzenleme yargı denetimine ilişkin istisnanın istisnası olarak kabul edilebilir. Bir başka ifadeyle yukarıdaki hallerin varlığı yargı yerlerince denetlenebilecektir. Maddesini de dikkate almalı ve disiplin cezasına sebep olan eylemin gerçekte disiplin suçu oluşturup oluşturmadığını denetlemelidir. Fıkraları, oda hapsi cezası nedeniyle özgürlüğün sınırlandırılmasında mahkemeye başvuru hakkı tanımışken, 1602 sayılı AYİM Kanununun 21. Disiplin amirlerince verilen diğer disiplin cezalarının kişi özgürlüğünü sınırlayıcı bir niteliği bulunmadığından bir çatışma söz konusu değil ise de, oda hapsi disiplin cezası yönünden kanun-sözleşme çatışması bulunduğu, bu çatışmanın da Anayasanın 90. Maddesi gereği kanun ihmal edilerek doğrudan sözleşme hükümlerin uygulanması suretiyle çözüleceğinde tereddüt bulunmamaktadır.